Diyabet

Çemberin Dışında Kal !

14 Kasım günü sosyal medya hesaplarımız başta olmak üzere diyabet hastalığına dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak için sembol olan mavi çember paylaşımlarını muhakkak görmüşsünüzdür. Günümüzde giderek artan kronik hastalık risklerinden korunmak için tüm dünya ve ülkemiz artık daha fazla farkındalık yaratmak istediği bu günlerde bilinci arttırmak ve daha fazla bireye dokunabilmek oldukça kıymetlidir. İşte tam da bu sebepten ülkemizde Sağlık Bakanlığı geçen sene ''dengeli beslen, harekete geç, çemberin dışında kal'' sloganı ile diyabetten korunmayı vurgulamaktadır. Gelin bu yazımda diyabeti daha yakından tanıyıp korunmak için neler yapılabiliri konuşalım.

1921 yılında insülini bularak diyabet hastası milyonlarca hastanın tedavisini mümkün kılan Fredrick Bantig'in doğum yıl dönümü anısına, her yıl 14 Kasım'da Dünya Diyabet Günü düzenlenerek çeşitli etkinlikler yapılmaktadır.

415 milyonda 11 yetişkinden 1'i diyabetli olarak bilinmektedir. Ayrıca 2 diyabetli yetişkinden 1'ine teşhis konulmamış yani diyabetli olduğunu bilmiyor. Bunun yanı sıra 7 doğumdan 1'i gebelik diyabetinden etkileniyor. Tüm yaş gruplarında ortaya çıktığı bilinen diyabet hastalığının ne yazık ki 542.000 çocuk Tip 1 diyabet hastası ve her 6 saniyede 1 kişi diyabet hastalığından hayatını kaybediyor.

Peki diyabet hastalığı nedir, nasıl sınıflandırılır?

Diyabet, insülin hormonunun yetersizliği, yokluğu ve/veya eksikliği sonucu oluşan karbonhidrat, protein ve yağ metabolizmasında bozukluklara yol açan, kronik hiperglisemiyle karakterize endokrin ve metabolik bir hastalıktır. Diyabet, zamanında ve iyi tedavi edilmediğinde tüm sistemlerde bozukluğa yol açabilmektedir. Özellikle hipertansiyon, obezite, aile öyküsünün varlığı diyabet gelişimi için birinci sırada hazırlayıcı etkenleri oluşturmaktadır.

Tip 1 diyabet, Tip 2 diyabet, gestasyonel diyabet ve prediyabet olmak üzere farklı türleri bulunan diyabet hastalığının en yaygın görülen türü, genellikle 40-45 yaş üzeri şişman (obez) kişilerde ortaya çıkan Tip 2 diyabettir. Diyabetli kişilerde uzun süre kan şekeri seviyesinin yüksek olması; kardiyovasküler sistem, böbrekler ve gözler başta olmak üzere tüm vücutta kalıcı hasarlara neden olmaktadır. 

Özellikle ailesinde diyabet öyküsü olan, hareketsiz yaşayan, sağlıksız beslenen ve vücut ağırlığı fazla olan kişiler diyabet hastalığı açısından risk grubunu oluşturmaktadır. Hastalığın belirtileri; sık idrara çıkma, ağırlık kaybı, ağız kuruluğu, halsizlik ve aşırı susama hissidir.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) diyabeti açlık plazma glukozu 126 mg/dl, oral glukoz tolerans testinde (OGTT) 2. saat plazma glukozu 200 mg/dl olarak tanımlamıştır. 2011'de HbA1c %6,5 değeri yani 3 aylık kan şekeri ölçümünün diyabet tanısında kullanılabileceği kanıtlanmıştır.

Diyabette tedavinin amacı kan şekerini normal sınırlarda tutarak diyabete bağlı gelişebilecek sağlık sorunlarının ortaya çıkışını engellemek veya önlemek, yaşam süresini ve kalitesini yükseltmektir. Diyabeti kontrol altına almanın ilk adımı onu öğrenmektir. Eğitim, fiziksel aktivite, beslenme tedavisi, insülin ve/veya ilaç diyabet tedavisinin birbirini tamamlayan parçalarını oluşturur.

Beslenme uzmanı olarak ben nasıl bir sistem mi izliyorum, işte temel aldığım basit ama etikili öneriler;

Diyabet diyeti; kısıtlayıcı bir diyet olmayıp aslında besleyici gıdalardan zengin, düşük yağ ve karbonhidrat içeriğine sahip, meyve, sebze ve tam tahıl ağırlıklı bir sağlıklı beslenme planıdır. Farklı besin gruplarının makul miktarlarda ve öğün saatlerine uyarak tüketilmesi olarak özetlenebilecek ideal beslenmedir.

Şeker hastalarının uyguladıkları diyet geçici olmamalı, beslenme alışkanlığı haline getirilerek yaşam boyu devam ettirilmelidir. Sahip olunan fazla kilolardan kurtulmak; şeker hastalığını kontrol altına almayı sağlayan en önemli ilkelerden biridir. Öğünler ve öğün araları atlanmamalıdır. Diyetteki posa içeriği artırılmalıdır. Patates, havuç, pirinç, beyaz ekmek gibi kan şekerini hızlı yükselten, glisemik indeksi yüksek besinlerden ve doymuş yağ, trans yağ, tuzdan kaçınılmalıdır. Su tüketimi artırılmalıdır. Yemek hazırlanırken haşlama, fırında, buğulama gibi sağlıklı pişirme teknikleri kullanılmalıdır.

Tüm hastalar sigara gibi kötü alışkanlıkları bırakmaya teşvik edilmeli, dengeli, düzenli ve yeterli beslenme ile birlikte fiziksel aktiviteye teşvik edilmelidir.

Diyabet tanısı almamış ancak risk altında bir bireyseniz yaşam tarzı değişikliği için muhakkak doktor, diyetisyen gibi alanında uzmanlardan destek almanız faydalı olacaktır.

Sağlıklı günler dilerim…